Polat yaptığı açıklamada Orhanlı Mahallesi'nin zeytin ve zeytinyağı üretimindeki önemine dikkat çekerek “Özellikle İzmir Yarımadası’na özgü ‘erkence’ türü zeytin ağaçlarından oluşan zeytin ormanlarının yer aldığı Orhanlı Mahallesi, zeytin ve zeytinyağı üretimiyle dikkat çeken, organik sebze meyve üretiminde de öncü bir yer. Halihazırda işleyen bir jeotermal enerji santrali (JES) var ve bölgede zeytini ve zeytincilik faaliyetlerini tehdit ediyor. Su kaynaklarının olumsuz etkilenmesiyle tarımın yanı sıra hayvancılık da tehlike altında. Ayrıca bölgeye iki yeni jeotermal enerji santrali ile onlarca jeotermal sondaj kuyusu açılmak isteniyor. Böyle giderse gözümüz gibi bakmamız gereken verimli topraklarda yaşam diye bir şey kalmayacak” dedi. RİSK BÜYÜK TALAN DURMADI VATANA İHANET TEŞEBBÜSÜ
Bölgenin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Polat, “Halihazırda bölgede işleyen bir jeotermal enerji santrali var ve zeytini ve zeytincilik faaliyetlerini tehdit ediyor. Yöre halkı santralin bacasından çıkan dumandan şikayetçi, havanın ve toprağın kirlendiği gözle görülüyor. Ayrıca santralin denetimsiz olarak sularını deşarj ettiği de söyleniyor. Yöre halkı, çevreciler hatta Doğa Derneği de yakın zamanda çeşitli görüntüler paylaştı. Jeotermal sulardaki bor, arsenik ve lityum gibi elementlerin insan sağlığı, tarım arazileri ve su ortamları için çeşitli olumsuz etkilere neden olduğu, bu tip içeriklere sahip olan jeotermal suların deşarj edildiklerinde sucul yaşam, sulama suyu ve içme suyu üzerinde zehirleyici çevresel etkilere sahip olduğu bilimsel bir gerçek. Su kaynaklarının olumsuz etkilenmesiyle tarımın yanı sıra hayvancılık da tehlike altında. Ayrıca bölgeye yeni projeler yapılmak isteniyor. Bunlara izin vermek yörede hayatı bitirmek demek” diye konuştu.
Daha önce de Orhanlı Köyü’nde enerji santrali kurulması için doğanın tahrip edildiğini hatırlatan Polat, “İki yıl kadar önce bir elektrik üretim şirketi, Gökçam Mevkii’nde on iki jeotermal kuyu açıp, JES, GES ve RES projeleri yürütmek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurmuş, son derece verimli toprakların bulunduğu vadide kurulmak istenen bu projeler için bakanlıktan ‘ÇED gerekli değildir’ kararı çıkmıştı. Orhanlı köylüsü ve çevreciler doğal olarak bu karara yoğun tepki göstermiş, yargı yoluna başvurmuşlardı. Yargı süreci beklenmeden, Kanun’un ‘zeytinlik alanlardaki tek bir ağaç bile kesilemez’ hükmüne rağmen firma yetkilileri ağaç kesimi ve sökümü yaptı. Üstelik pandemi sebebiyle, can derdiyle yöre halkı evlerine kapanmışken. Ancak haksız kâr derdindeki şirket köylülerin direnişiyle karşılaştı. Onların söktükleri ağaçları, Orhanlı köylüleri, köylü kadınlarımız aynı gün yerine dikerek talana karşı durdu. Ben de Meclis kürsüsünden Orhanlı köyünün koca yürekli insanlarının, kadınlarının mücadelesine selam göndermiştim. Söz konusu projeyi mahkeme iptal etti ama talan durmadı” dedi.
Maden Yönetmeliği ile Orhanlı Köyü ve benzer alanlarda jeotermal enerji santralinin ve madenciliğin önünün açılmasının istendiğine dikkat çeken Polat, “1 Mart’ta Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve zeytinlik alanları tehdit eden Maden Yönetmeliği düzenlemesi, zaten başlı başına toprağa, zeytine, doğaya, yaşama hatta vatana ihanet teşebbüsü. Yüzlerce kişi gibi ben de yönetmeliğin iptali için dava açtım ve bu yanlışın düzeltilmesini bekliyorum. Ancak farkındayım ki temelde bu bir zihniyet meselesi ve bu zihniyet değişmedikçe toprağımız, suyumuz, havamız, ağacımız tehdit altında. Bilinsin ki; bu yok etmeci, talancı zihniyete karşı mücadeleden asla geri durmayacağız ve sonuna kadar yaşam alanlarımızı savunacağız!” diyerek sözlerini tamamladı.