Berberoğlu yorumu: AYM kararı bağlayıcıdır

24 Ekim 2020 Cumartesi   02:47

Siyasi değerlendirmelerin hukuki zemini kaybetmeden yapılmasının önemine işaret eden Şentop, dokunulmazlıkların 24 Haziran 2018 seçimlerinden önceki yasama döneminde kaldırıldığını hatırlattı.

Dokunulmazlıkların kaldırıldığı dönemde Anayasa Komisyonu Başkanı olduğunu anlatan Şentop, orada yapılan değerlendirmeler sırasında dokunulmazlıkların dönemlerle ilişkili olduğu yönünde görüş belirttiğini kaydetti.

Bu kararının Anayasa Komisyonunun raporunda da yer aldığının altını çizen Şentop "Yani 26. dönemin dokunulmazlığı ayrı bir dokunulmazlıktır, seçim olduktan sonra yeni bir dönem başladığında 27. dönemin dokunulmazlığı ayrı bir dokunulmazlıktır. Başka bir ifadeyle yeni bir seçim yeni bir dokunulmazlık kazandırır. Bu Anayasa Komisyonunun raporunda da var. Benim görüşüm bu şekildeydi. Yani Yargıtay kararını verdikten sonra görüşümü açıklamış değilim, ondan önce görüşümü zaten açıklamıştım. Yargıtay'ın yaptığı değerlendirme, 16. Ceza Dairesinin değerlendirmesinden farklıydı benim görüşüm. Bu görüşümü daha sonra da değiştirmedim." dedi.

"Kesin hüküm mahiyeti kazandıktan sonra herkes uymak zorunda"
Şentop, anayasa hukukçularının değerlendirmelerinin pek farklı olmadığını dile getirerek, "Ama anayasa hukukçusu olmayan başka hukukçu arkadaşların yorumlarında farklılıklar var." ifadelerini kullandı.

Yargıtay'ın kararının bir mahkeme kararı olduğunu ve bir süreçteki yargılamayı kesinleştirdiğini vurgulayan Şentop, bunun kesim hüküm ve bağlayıcı olduğunu söyledi. 

Kim olursa olsun, "Ben mahkemeden farklı düşünüyorum" diyemeyeceğini belirten Şentop, "Şuna benzer bu durum: Birisiyle ilgili bir mahkumiyet kararı verildiyse hapis cezası diyelim, o şahıs 'Ben de ceza hukukçusuyum, ben bu karara katılmıyorum, benim görüşüm farklı. Doktrinde farklı görüşlerim var benim, dolayısıyla ben içeri girmeyeceğim, cezamı çekmeyeceğim.' demek gibi bir şeydir bu. Sonuç itibarıyla bir kararı eleştirebilirsiniz ama o karar kesin bir nitelik kazandıktan sonra, kesin hüküm mahiyeti kazandıktan sonra ona herkes uymak zorunda." dedi.

Anayasanın 84. maddesinin 2. fıkrasına göre kesin hükmün okunarak genel kurula bildirildiğini anlatan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada 'Niye hemen bildirilmedi, zaman geçti' eleştirisi yapılabilir, yoksa 'Niye bildirildi' diye eleştiri yapılamaz. Çünkü anayasadaki hükmün gereğidir. Bireysel başvuruyla ilgili müracaatın sonuçlanmasını beklemek söz konusu değil, böyle bir şey yok. Niye değil? Tabii ki anayasa 1982'de hazırlanmış. Bu madde ile ilgili yapılmış değişiklik en son 1995'te yapılmış bir değişikliktir. Halbuki 2010 yılında bireysel başvuru yolu kabul edilmiştir. Dolayısıyla anayasanın bu konuda bir hükmü yok. Ondan sonra da anayasada ayrıca bunun beklenmesine dair de bir hüküm konulmamış. Dolayısıyla bireysel başvurunun sonucunun beklenmesi gerekmiyor. Ama neler beklenmiş daha önce buna dair, bu kadar uzun değil ama kısa süreli de olsa bekleme uygulamaları var. Nedir? Bu arkadaşlarımızın lehine olabilecek bazı kanun düzenlemeleri varsa yapılıyorsa yapılacaksa onların sonuca tesir edip etmeyeceği noktasında beklenir. Bu arada yargı paketiyle ilgili düzenlemeler vardı. Bunlardan istifade imkanı olabilir mi gibi bir düşünce vardı. Nitekim dosyası olan iki arkadaşımız bundan istifade etti. İstinafta kesinleşen dosyalar, Birinci Yargı Reformu Paketiyle beraber temyiz hakkı tanındığı için kesin hüküm olmaktan çıktığından bu dosyalar iade edildi. Daha sonraki süreçte infazla ilgili bir düzenleme vardı. Bunun kapsamı düşünüldü, tartışıldı, bunların sonuçlarının etki edip etmeyeceği noktasında bir bekleme oldu ama sonuçta bu tablo ortadan kalkınca bu sefer kesin hükmü okuma durumu ortaya çıktı. Kesin hükmün okunmasıyla beraber de neticede milletvekilliği sona erdi, bildirilmesiyle beraber."

"Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır"
Anayasa Mahkemesinin başvurudan yaklaşık 21,5 ay sonra karar verdiğini belirten Şentop, şöyle konuştu:

"Anayasa Mahkemesi karar verdi, bununla ilgili olarak ihlal kararını verdi sonuçta. Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Bireysel başvuru kararları da bu anlamda bağlayıcıdır. Onun nasıl uygulanacağına dair de bireysel başvuruyla ilgili kararların, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleriyle ilgili bir kanun var. O kanunun 50. maddesinde düzenlenmiş bunlar. 50. maddenin birinci fıkrası, idari işlemlerle ilgili olarak bir hak ihlali varsa burada Anayasa Mahkemesi karar verirse nasıl verir diye bir düzenleme. 50. maddenin birinci fıkrasında. İkinci fıkrasında da açıkça söylüyor diyor ki 'Eğer ihlal bir yargı kararından kaynaklanmışsa o zaman da şunlar yapılır' diye onu düzenlemiş. Burada yargı kararından kaynaklanan bir ihlal olduğu kanaatinde Anayasa Mahkemesi. Dolayısıyla 50. maddenin birinci değil, ikinci fıkrasına göre bir yol kararını belirtmiş."

Anayasa Mahkemesi kararının da usul ve süreç bakımından eleştirilebilecek yönleri olduğunun altını çizen Şentop, "Bu kadar uzun sürmesi kararın, ilk derece mahkemesine mi gönderilmeliydi tartışmaları yapılabilir ama sonuçta Anayasa Mahkemesinin kararı da aynı Yargıtayın kararı gibi bir karar ve bu karar da bağlayıcı bir karardır. Dolayısıyla bu karara gerek anayasa gerekse Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna göre muhatapların uyması gerekir. Bence ilgili mahkeme, hangi mahkeme ilgili ise muhatap ise bu karara uymalıdır. Anayasa Mahkemesinin kararına. Anayasa Mahkemesinin kararının yorumlanması, değerlendirilmesi veya değiştirilmesi, bozulması, iptali gibi bir müessese yok bizim hukuk sistemimizde." ifadelerini kullandı.

"Sürecin mevzuata uygun şekilde sonuca bağlanacağını düşünüyorum"
Mahkemeler zaman zaman yanlış kararlar verebileceği için istinaf ve temyiz yollarının hukuk sisteminde bulunduğuna işaret eden Şentop, bu sürecin mevzuata uygun şekilde bir sonuca bağlanacağını düşündüğünü dile getirdi. 

Meclis bakımından genel kurula kesin hükmün bildirildiğini belirten Şentop, şöyle devam etti:

"Bir yargı kolu içinde ilk derece mahkemesinden istinaf mahkemesine, bölge adliye mahkemesine, oradan en üst merci olarak da Yargıtay'a kadar temyiz mahkemesine kadar devam eden bir süreç var. Bu süreç içerisindeki usullere göre bir karar son şeklini aldığı zaman buna kesin hüküm deniliyor. Mesela Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru bu anlamda kesin hükmü ortadan kaldıran, Anayasa Mahkemesinin kararı kesin hükmü doğrudan ortadan kaldıran bir karar değil. Çünkü o bu hiyerarşi içinde, sistem yargı kolu içinde bir mahkeme değil Anayasa Mahkemesi. O ayrı bir anayasa mahkemesi kolu diye ayrı bir yargı kolu içerisinde. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararını kabaca ifade edecek olursak Yargıtay'ın kararı dikey etki ediyor, yani bozuyor önüne gelen dosyayla ilgili kararı ama Anayasa Mahkemesi kararı dikey etki etmiyor tabiri caizse yatay etki ediyor. Yine ilgili yargı kolu içerisindeki mahkemenin bu konuda başka bir karar vermesi lazım Anayasa Mahkemesi kararına göre. Ancak onun üzerine kesim hüküm ortadan kalktığı takdirde bu sefer milletvekilliği meselesi konusu tartışılabilir. Kesin hükmü ortadan kaldıran bir karara ihtiyaç var."



Sayfa Adresi: http://www.sonkaleizmir.com/haber/Berberoglu-yorumu-AYM-karari-baglayicidir/85623