CHP'li Bakan açıklamalarında şu ifadeleri kullandı: Basit bir adli olay değil; devletin kurumsal güvenlik sisteminin iflası! “Ankara’da ekmeğini kazanmaya çalışan üç çocuk babası Binali Aslan… Bir grup IŞİD’li, iş bahanesiyle Aslan’ı aracına bindirdi. O günden sonra ondan bir daha haber alınamadı. Cansız bedeni günler sonra Mersin’de ormanlık alanda bulundu. Reyhanlı’dan Ankara Garı’na, Sultanahmet’ten Atatürk Havalimanı’na… Yüzlerce yurttaşımızı IŞİD’in kanlı saldırılarında kaybettik. Şimdi, 14 kişilik IŞİD bağlantılı bir ailenin, doğuştan Türk vatandaşı olmalarına rağmen yıllarca radikal örgütle ilişkili biçimde yaşayıp hiçbir istihbarat biriminin radarına girmemesi; bir vatandaşı öldürüp cesediyle 480 kilometre yol alarak Suriye’ye kaçabilmesi, basit bir adli vaka değil; devletin kurumsal güvenlik sisteminin iflasıdır. “Türkiye içinde ve dışında kaç IŞİD’li Türk vatandaşı var? Kaçı geri döndü, kaçı takip ediliyor?” Bu olay, sadece bir cinayeti değil, çok daha büyük bir tehlikeyi de ortaya çıkardı: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup IŞİD’e katılan, onlara sempati duyan ya da onlarla temasta bulunan kaç kişi var? Bu kişilerin kaçı hala Türkiye’de, kaçı yurtdışında, kaçı savaş bölgelerinden ülkemize döndü? Devlet bu kişileri takip ediyor mu, ediyor ise nasıl ve hangi sistemle izliyor? Aynı şekilde, sığınmacılar arasında benzer radikalleşme eğilimleri taşıyan kaç kişi tespit edildi? Bu sorulara hiçbir kurum yanıt vermiyor. Yıllardır ‘yabancı terörist savaşçılar’ konusu yalnızca sınır geçişiyle sınırlı ele alındı; oysa tehlike ülke içinde. Binali Aslan cinayeti, IŞİD’in sadece sınırın ötesinde değil, ülke içinde sessizce yeniden örgütlenebildiğini gösteriyor. Bu nedenle, Türkiye’nin hem vatandaş hem yabancı statüsündeki potansiyel IŞİD sempatizanlarına ilişkin şeffaf bir risk haritası açıklaması artık bir zorunluluktur. İçişleri Bakanlığı’nın açıklaması yetersizdir! İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklama, olayın ciddiyetini gölgelemiş; yalnızca ‘aile Türk vatandaşıdır’ vurgusuyla sınırlı kalmıştır. Bu açıklama, yurttaşın güvenini değil, kuşkularını artırmıştır. Bakanlık acilen şu sorulara yanıt vermelidir: 1- Bu aile yıllarca nasıl tespit edilmedi? 2- Radikalleşme eğilimleri kimlerin bilgisi dahilindeydi? 3- Kayıp ihbarı alındıktan sonra Emniyet neden aranan araç prosedürünü devreye sokmadı? 4- Hatay hattında sınır geçişi nasıl gerçekleşti, kimler görevdeydi? 5- MİT, Emniyet ve Jandarma arasında bilgi paylaşımı neden sağlanamadı? 6- Türkiye içinde ve dışında kaç IŞİD bağlantılı Türk vatandaşı bulunuyor ve bu kişiler hangi sistemle izleniyor? 7- Benzer radikal eğilimli sığınmacı gruplar hakkında ne tür bir denetim yürütülüyor? Propaganda değil, açıklık; bahane değil, sorumluluk! Bu olayda sadece bir yurttaşımızı kaybetmedik; devletin yurttaşını koruyacağına dair inancı da kaybettik. Başta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya olmak üzere tüm sorumlu kurum yöneticilerini açıklama yapmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz. Bu olayla ilgili tüm bilgi ve belgeler kamuoyuna açıklanmalı; istihbarat, veri paylaşımı ve sınır güvenliği protokollerindeki zafiyetlerin araştırılması için bağımsız bir denetim ve soruşturma mekanizması derhal kurulmalıdır. Binali Aslan cinayeti, devletin güvenlik sisteminin çöktüğünün alarmıdır. Türkiye artık propaganda değil, açıklık; bahane değil, sorumluluk beklemektedir.”