SONKALEİZMİR- Boş tencereler ve dövizler taşıyan kadınlar CHP İzmir İl Başkanlığı'ndan yürüyüşe başlayarak Kültürpark Lozan Kapısı önüne geldi. Burada toplanan kadınlar “Sarayda lüks, sofrada yokluk”, “Tencerem kaynamıyor, sabır taşı çatlıyor”, sloganları atarak oturma eylemi gerçekleştirdi. “YOKSULLUK SADECE CEBİMİZDE DEĞİL UMUTLARIMIZDA” Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Zahide Kurun, “Çocuklar yatağa aç giriyor, kadınlar pazardan eli boş dönüyor, emekliler bir ömür çalıştıktan sonra kuru ekmeğe muhtaç ediliyor.” dedi. “Bugün 17 Ekim, Dünya Yoksullukla Mücadele Günü. Bu ülkede artık yoksulluk sadece cebimizde değil, umutlarımızda. “YOKSULLUĞU BİTİRMEK YERİNE YÖNETMEYİ TERCİH ETTİ” Ve biz biliyoruz: Ve bu sistemin en ağır yükünü yine kadınlara yükledi! Çünkü bu ülkede yoksulluğun bile cinsiyeti var! TÜİK’in verilerine göre 2025 yılında kadınların iş gücüne katılım oranı sadece %36,8. Bugün Türkiye’de tablo çok açık: Veriler bu derin adaletsizliği net biçimde ortaya koyuyor: Yani milyonlarca emekçi ve emekli, açlık sınırının bile altında yaşamaya mahkûm ediliyor. “BOŞ TENCERELER BİLE KONUŞUYOR AMA İKTİDAR DUYMUYOR” AKP, 2025’i “Aile Yılı” ilan etti. 4+4+4 sistemiyle milyonlarca kız çocuğu eğitimden koparıldı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak buradayız! “KADIN KAZANIRSA, GELECEK KAZANIR” Çünkü biz biliyoruz: Sadece yoksullukla değil, bu yoksulluğu dayatan zihniyetle de mücadele ediyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, kadınların yüzyılı olacak!
Kurun, şu açıklamayı yaptı:
Bugün bir takvim yaprağından ibaret değil; milyonlarca insanın açlığına, işsizliğine, çaresizliğine karşı yükselen bir itirazdır.
Bugün, “Yeter artık!” deme günüdür!
Çocuklar yatağa aç giriyor, kadınlar pazardan eli boş dönüyor, emekliler bir ömür çalıştıktan sonra kuru ekmeğe muhtaç ediliyor.
Gençler geleceğe değil, yurt ve burs kuyruklarına bakıyor.
Bu tablo bir kader değil, 23 yıldır iktidarda olan AKP’nin iflas etmiş düzeninin sonucudur!
İktidar, yoksulluğu bitirmek yerine yönetmeyi seçti.
Sosyal yardımları hak değil, lütuf gibi sundu.
İnsanı muhtaç bırakan yardım düzeniyle halkı susturmaya çalıştı.
Kadınlar hem evde hem işte görünmeyen emekle sömürülüyor, kreş yokluğunda işinden oluyor, güvencesizliğe mahkûm ediliyor.
Ama sahada, pazarda, tarlada, evde bu oranların çok ötesinde bir kadın emeği var.
Ancak görünmüyor, görünmez kılınıyor!
Çünkü bu düzen, kadının emeğini istatistiklerde bile saymıyor!
Nüfusun en yoksul %20’si, toplam gelirden yalnızca %6 pay alabiliyor.
En zengin %20 ise pastanın yarısını, %49’unu alıyor.
Açlık sınırı 27 bin liranın, yoksulluk sınırı ise 90 bin liranın üzerine çıkmış durumda.
Buna karşın net asgari ücret 22.104 TL’de,
en düşük emekli maaşı ise yalnızca 16.881 TL’de kaldı.
Ve bu artık bir ekonomik kriz değil; iktidarın bilinçli, planlı ve ısrarlı bir tercihinin sonucudur!
Oysa kadınlar geçim derdiyle boğuşuyor, şiddetle baş başa bırakılıyor.
Boş tencereler bile konuşuyor ama iktidar duymuyor!
Eğitim hakkı ellerinden alınan her kız çocuğu, yarının yoksul kadını haline getiriliyor!
Kadınların sesi olmaya, emeğini görünür kılmaya, bu adaletsiz düzeni değiştirmeye geliyoruz!
Kadın ayağa kalkarsa, Türkiye ayağa kalkar!
Kadın kazanırsa, gelecek kazanılır!
Boş vaatlerle değil; adaletle, refahla ve eşitlikle geliyoruz.
Yoksulluğu yöneten değil, yoksulluğu bitiren bir Türkiye için geliyoruz!
Dayanışmayla, mücadeleyle, kararlılıkla başaracağız!