Meclisteki görüşmeler sırasında söz alan CHP'li Sındır, iktidar sayesinde Türkiye'nin en büyük istihdam daralmasını yaşadığını söyledi. Sındır, "AKP, halkından kopmuş, işçisinin yoksulluğundan, esnafının gerçeklerinden, çiftçisinin yok oluşundan bihaber” dedi. Torba kanundaki işsizlik sigortasıyla ilgili düzenlemelerin Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayan Sındır, “3 ve 4'üncü maddeler Anayasa'ya aykırı. Bakınız TÜİK verilerine göre Türkiye'de dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 12,8; bu, DİSK'in raporunda da yazıyor, TÜİK verilerinde de var. Ümidini yitirmiş, artık iş aramayanlar, çalışmaya hazır olup da henüz burada iş aradığı belli olmayanlar, mevsimlik işlerde çalışanlar; bunları da eklediğinizde 9 milyon 756 bin işsizden bahsediyoruz. Öte yandan, kısa çalışma ödeneği alamayanların, kayıt dışı veya kendi hesabına çalışıp işsiz kalanların önemli bir bölümü de Covid-19 nedeniyle iş arama eğiliminde olmadığından iş gücü piyasası dışına çıktılar ve resmi anlamda işsiz sayılmıyorlar. Oysaki Covid-19 nedeniyle istihdamın dışında kaldılar. Bunun da eş değer tam zamanlı iş kaybı 9 milyon 364 bin işçiye denk geliyor. Öyle ki Covid-19 etkisiyle geniş tanımlı işsiz sayısı 17 milyon 722 bin kişidir. İktidarınız sayesinde ülkemiz tarihinde en büyük istihdam daralmasının, iş kaybının yaşandığına şahit oluyoruz. 3'üncü maddede, kısa çalışma ödeneğinden yararlanma süresinin bir bütün olarak ifadesi, başvuru tarihini veya kısa çalışma ödeneği süresini, sektörel olarak ayrı ayrı veya bir bütün olarak değişen bir düzenleme var. Hangi kıstaslara göre sektörel ayrımı yapacaksınız ve hangi nesnel gerekçelerle bu ayrımı yapacaksınız ortada değil. 4'üncü maddeyle de kısa çalışma ödeneğinden veya nakdi ücret desteğinden yararlanan iş yerlerinin, normal çalışmaya dönmesi halinde işverenlerin işsizlik sigortasından yararlandırılması öngörülüyor. Yani şu, işsizlik sigortasına, bütçe dışı kaynağa el uzatmayı bırakın. Gelin o kanunun da, fonun adını da değiştirelim; İşsizlik Sigortası Fonu'nun adını, İşveren Sigortası Fonu olarak değiştirin olsun bitsin. Zira o fon, artık işsizi değil, işvereni güvence altına alan, sigortalayan bir Fon haline dönüşmüş durumda. ‘İşçinin ödeneklerinden kes, Fon'a aktar, işvereni destekle.’ Yapılan bu. İşsizlik Sigortası Fonu, İşveren sigortası fonuna dönüştü. Bakın, 2019 yılında bu Fonda, iş verene teşvik ve desteklerinin toplam gider içindeki payı yüzde 43,8 yani 2019 yılındaki bu Fon'un giderlerinde yüzde 43,9'u iş veren teşvikleri ve destek almış. Bu fon kimin işine yarıyor? Peki, işsizlik sigorta ödemelerinin toplam gider içindeki payı neymiş? Yüzde 28,3. İşsizlik için ödemeler, işverenin yarısı neredeyse, bu kabul edilemez. İşverenin desteklenmesi gerekiyorsa bunu genel bütçe kaynaklarından yapın” dedi. “İKTİDARDAN GİDECEKSİNİZ VE HALKIMIZ YETER DİYECEK" Covid-19'un yarattığı ekonomik ve üretime dair ve tüm sektörel sıkıntıların mali yükünü tamamen ücretlinin sırtına yüklendiğini söyleyerek sözlerine devam eden Sındır, “işçinin hakkı olan Fon'a, işçinin cebine el atmış durumdasınız, boğazındaki lokmaya uzanmış durumdasınız. İşsizlik Sigorta Fonu bütçe dışı bir kaynaktır. Bu Covid-19'un mali yükünü bütçe dışı fonlara uzanarak kotarmaya çalışıyorsunuz. İşçiye asgari ücreti garantilemek yerine, aylık 1.168 lira, günlük 39 lirayı reva görüyorsunuz. Ücretsiz izin ödeneğiyle yaşamını idame ettirmesini istiyorsunuz. Vatandaş bu parayla ev kirasını mı ödeyecek, elektrik parasını mı, su parasını mı, doğal gazını mı, çocuğun okul masraflarını mı? Hepsini bıraktım, bu parayla temel gıda ihtiyaçlarını mı karşılamasını bekliyorsunuz? 4'üncü maddede bir de hüküm konuyor ki işçinin, sigortalının hissesine karşılık gelen işverene destek tutarını işçi işverenden talep edemeyecek. Kimin parasını kimden kaçırıyorsunuz? İşsizlik Sigorta Fonu'ndan işverene destek yapacaksınız, işçinin oradaki sigorta prim hakkını talep etmesini kanunla engelliyorsunuz. Yani kısaca halkından kopmuş, işçisinin yoksulluğundan, esnafının gerçeklerinden, çiftçisinin yok oluşundan bihaber olan iktidar, doğal olarak kendisini iktidarda tutacak yandaş sermayesini koruma altına almış, halkımızın manevi değerlerini de sömürmeye dayamış, saraylarında Lale Devri'ni yaşama gayretinde; İktidardan gideceksiniz ve bu halkımız size ‘artık yeter’ diyecek, bir daha asla vize vermeyecek” ifadelerini kullandı. TÜBA MAAŞLAR TÜBA'da görevlendirilen akademisyenlerin maaşlarına da dikkat çeken Sındır, "TÜBA'da görevlendirilenler kimler bilmiyoruz, 3 kişiden bahsediliyor. Peki sınırı var mı? Yok. TÜBA, işini gücünü bırakmış; Türkiye'de bilim, akademi nereye gidiyor, bilimsel özerklik var mı yok mu? bunlara bakmıyor. Üniversitelerde düşünce ve ifade özgürlüğü ayaklar altında, bilimsel üretim yapılamıyor, siyasi atanmış rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri var. 196 rektör arasında uluslararası makalesi olmayan 68 rektör var. Yayınlarına hiç atıf yapılmayan 71 rektör var. TÜBA'nın bunlarla uğraşması, bilimle uğraşması gerekirken, Türkiye'nin bilimde yol katetmesinin haritasını belirlemesi gerekirken, biz önümüzde, TÜBA'nın Başkanının maaşını kanun teklifi olarak görüşüyoruz; çok iç acıtıcı bir durum” dedi.