Öncelikle birkaç kulis paylaşalım, hepimizin bildiği ama bizim de üzerinde durmamız gereken bazı bilgilerle başlayalım. Açık konuşmak gerekirse İYİ Parti’de neler oluyor diye sormamak elde değil son günlerde… En son CHP ile ‘işbirliği’ne hayır demesi ve Büyükşehir Belediyeleri’ne yönelttiği eleştirilerle Meral Akşener çok uzun süre daha gündemi meşgul edecek gibi. İYİ Parti kulislerinde konuşulan iddialar ise kamuoyunu doğrular nitelikte. Öncelikle İYİ Partililer vekilliklerdeki akçeli işlerin olduğu konusunda neredeyse hemfikir. Kim bilir belki de Manisa’da temayül yoklamasından birinci çıkan Hasan Eryılmaz’ın önüne Genel Merkez’den kontenjan aday konulmasının da sebebi budur. Ümit Dikbayır meselesine gelecek olursak, Dikbayır’ın partide palazlanmasının bazı çevreleri rahatsız ettiği yönünde bir algı var. “Zaten Ümit Bey en başından beri Meral Hanımın desteği ile partide duruyordu, ayrılıkçı kesimin ön plana çıkmasıyla da ilk gönderilenlerden birisi oldu” söylemi hâkim. Hakkındaki iddialarla ilgili ise gereken açıklamayı kendisi ve örgütü sıklıkla gerçekleştiriyor, burada tekrar bu dipsiz kuyuya girmeye gerek görmüyorum. Yapılan açıklamalar üzerinden birkaç analiz yapacak olursak, öncelikle Oktay Vural’ın Sözcü TV’de çıktığı canlı yayındaki tavırları ve sözleri çok dikkat çekiciydi. Öncelikle Vural sıklıkla ‘ben’ derken bunları hemen sonrasında ‘biz’e çevirerek bu politika değişikliğinde ön planda olduğunu bizlere göstermiş oluyor. Aynı cümlenin sıklıkla tekrarlanarak sorulara cevap vermek yerine savunma haline girmesi ise psikolojik olarak kendini çok savunmasız hissettiğini gösteriyor. ‘Tek başımıza seçimlere girelim’ diyenlerin bu kararın sonuçlarından pek de memnun olmadıkları açıkça ortaya çıkıyor. Bu tekrarın bir diğer sebebi ise söylediklerinin bilinçaltına işlemesini ve tekrarın gücü ile görüşlerinin kabullenmesini planladığını düşündürüyor tabi. Kendilerini eleştiren herkesi satılık ve taraflı olarak yaftalamaları ise kırılgan yapılarını gözler önüne seriyor denebilir, Vural programda soru soran bir gazeteciye ‘sizin siyasi görüşünüz belli’ diyerek iktidara oldukça benzeyen bir dil kullanabileceklerini de açıkça göstermiş oluyor. Zaten Genel Başkan Meral Akşener de 'satılık kalemler' dememiş miydi? İşte bu açıklama toplumun sinir uçlarını iyice geren bu tip açıklamaların sonucunda olduğu gibi uzun süreli kavgalar yaratırken yoksullukla mücadele eden yurttaşı ise yalnızlaştırıyor. Önümüzdeki günlerde elbette ittifakın iki büyük ortağı arasındaki kavga çok daha fazla konuşulacak ve gündemi uzun süre meşgul edecektir. Ancak biz bunun bir de sosyolojik boyutuna bakmalıyız. İYİ Parti içerisindeki bütün bu anlaşmazlıklar ve ortaya dökülen iddialar ve gerçekler toplum nezdinde geçerliliğini artırmak bir yana gün geçtikçe düşürecektir. Bu yalnızca İYİ Parti’yi de etkileyen bir durum değil tüm siyasi partiler bu olaylardan nasibini alır ve alıyor da. Seçmen siyasi partilere olan güven ve bağlılığını günden güne kaybederken hiçbir partide bunu yeniden kazanma isteği görmüyoruz. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzünden sıklıkla ‘masa sallanıyor’ denerek işaret edilen Altılı Masa ve en sonunda Millet İttifakı’nın dağılması ise bu masada oturan tüm partilere yönetimi devretmek konusunda seçmeni çok daha büyük kararsızlığı itiyor. Kötü gidişata dur diyecek olanın muhalefet olamayacağını düşünmeyen seçmenler kararsızlıklarını iktidardan yana karar vererek sonlandırıyorlar. Çünkü en azından evlerinde hala ‘güven’ içinde oturabildikleri gerçeği var, yoksulluk içerisinde, sefalet içerisinde ama en azından bir çatının altında. Tabi muhalefetin hem kendi içinde hem de birbirleri ile süregiden bu kavgası seçmeni büyük bir yalnızlığa itiyor. Ne iktidara ne muhalefete oy veren seçmen bugünkü gidişattan memnun değil zaten memnun olması da pek mümkün değil. Ancak kendi sorunlarıyla ilgilenmek yerine birbirlerine giren bu liderler ve partileri seçmene umut ışığı olmaktan çok uzak. Şunu hatırlatmakta fayda var, devlet bir şekilde işlemeye devam ederken iktidar partisiyle özdeşleşmiş devletin attığı her adım onun yararına ve onu güçlendiriyor. Oysa yapılan yanlışlara dur demesi gereken muhalefetin sesi beklenenden çok daha kısık… İlerleyen süreçlerde iç karışıklıkları 28 Mayıs gecesinden beri devam eden muhalefetin bu durumu toparlayamaması halinde çok büyük kayıplar vereceği herkesin dilinde. Kemik oylarının üzerine çıkmayı hedefleyen partilerin bu karışıklıklara son vermek için adım atması gerekliliği ise liderlerin ve yönetimlerinin muhakkak aklındadır diye düşünüyorum.