TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi, CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, iktidarın Orta Vadeli Programı (OVP) ile 12. Kalkınma Planı arasında hiçbir uyum olmadığına dikkat çekti. OVP ile Kalkınma Planı hedefleri arasında büyük tutarsızlıklar bulunduğuna işaret eden Türeli, Cumhuriyet Gazetesi'ne verdiği röportajda programın gerçekçi olmadığını, kendi içinde ciddi tutarsızlıklar ve çelişkiler içerdiğini vurguladı.
Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinin en büyük bölüşüm şoklarından birini yaşadığını dile getiren Türeli, “Gelir dağılımının gittikçe bozulduğu, yoksulluğun hem arttığı hem de derinleştiği bir sürecin içindeyiz” dedi. Türeli, son dönemde yaşananlara dikkat çekerek, “Bugün ülkemizin içinde bulunduğu siyasal ortam gittikçe demokrasiden uzaklaşılan, hukuk devletinin işlemediği, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı bir duruma işaret ediyor ki bu ortamda ekonominin iyiye gitmesini beklemek mümkün değil” diye konuştu.
CHP’li Türeli’ye OVP hakkında yönelttiğimiz sorular ve Türeli’nin yanıtları şöyle:
- OVP’deki temel hedefler konusunda değerlendirmeniz nedir?
2026-2028 yıllarını kapsayan OVP daha önceki yıllarda hazırlanan OVP’lerin bir benzeri. Türkiye ekonomisinin geçmişten bugüne taşıdığı ve son dönemlerde giderek ağırlaşan yapısal problemlerini çözebilecek bir perspektife sahip değil. Daha çok bir iyi niyet ve temenniler belgesi niteliğinde. Yine aynı şekilde son iki yıldaki OVP’ler gibi dezenformasyon politikası, yani enflasyonun düşürülmesi hedefi üzerine inşa edilmiş gözüküyor.
İkinci tespitimiz OVP’de belirlenen hedeflerde yıllar itibarıyla çok ciddi sapmaların olduğu. Bu durum da OVP’de yer alan politikaların ve hedeflerin ekonomideki karar alıcılar nezdinde bir inanılırlığı ve bu çerçevede kredibilitesinin bulunmadığını ortaya koyuyor.
Üçüncü tespitimiz 2024-2028 dönemi için hazırlanan OVP’ler ile yine aynı şekilde 2024-2028 yıllarını kapsayan On İkinci Kalkınma Planı arasında hiçbir uyumun olmadığı hususu. Nitekim hem bu yıl hazırlanan OVP’nin hem de Kalkınma Planı’nın son yılı olan 2028 yılının hedeflerine bakıldığında çok büyük tutarsızlıkların olduğunu ve OVP’lerin hedeflerinin kalkınma planının hedeflerinin çok gerisinde kaldığını görmekteyiz.
Son tespitimiz ise 2026-2028 yıllarını kapsayan OVP’nin temel hedeflerinin ve makroekonomik dengelerinin gerçekçi olmadığı ve kendi içinde ciddi tutarsızlıklar ve çelişkiler içerdiği hususudur.
‘HEDEFLERİN TUTMAYACAĞI ÇOK AÇIK VE NET’
- Programda, enflasyon hedeflerinin yükseltilmesi, büyüme hedeflerinin düşürülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu enflasyon hedeflerinin tutmayacağı zaten çok açık ve net olarak ortadaydı. Biliyorsunuz her yıl OVP’de öngörülen enflasyon hedefinin çok üstünde bir enflasyon gerçekleşmesi ortaya çıkıyor. Hatta Merkez Bankası tarafından hazırlanan enflasyon raporlarında sık sık hedefler revize edilmesine rağmen enflasyon daha yüksek seviyelerde gerçekleşiyor. 2025 yılında yıllık enflasyon hedefi yüzde 17.5 olan seviyesinden yüzde 28.5’e yükseltildi. Ancak yüzde 28.5 oranındaki enflasyon hedefi de gerçekçi değil. OVP’de öngörülen yüzde 28.5 oranındaki enflasyona ulaşmak için fiyatların önümüzdeki eylül-aralık döneminde yüzde 5.76 artması gerekiyor ki bu mümkün gözükmüyor. Bu çerçevede, enflasyon büyük olasılıkla yüzde 30-35 aralığında gerçekleşecek.
Diğer taraftan enflasyon hedefi geçen yıl hazırlanan OVP’ye göre 2026 sonunda yüzde 9.7 ile tek haneli seviyeye inecekti. Şimdi ise 2026 yılı enflasyon hedefi yüzde 16 olarak revize edildi. Hazine ve Maliye Bakanı ‘2026 yılı sonunda enflasyon tek haneye inecek, ondan sonra işçinin memurunun emeklinin durumu iyileşecek’ diyordu. Ama şimdi görüyoruz ki enflasyon hedefinin tek haneli seviyeye inmesi 2027 yılına kaldı. Buradaki temel sorun 2023 seçimlerinden bu yana yaklaşık 2.5 yıldır sürdürülen ekonomik programın dezenflasyon politikasının başarısızlığıdır. Ekonominin yapısal problemlerine çözüm üretemeyen bir ekonomik programın başarısız olması beklenen bir sonuçtur.
Özellikle 2021 faiz indirimi sonrası gayrimenkul fiyatlarında ve kiralarda gözlenen ve inşaat maliyetlerindeki artışlarının çok üzerinde gerçekleşen yüksek artışlar enflasyonun düşürülmesinin önündeki engellerden biridir. Diğer taraftan 2023 seçimleri sonrasında enflasyonu aşağı çekmek için uygulanan dezenflasyon politikası ekonominin büyüme hızının yavaşlamasına neden olmuştur. Çünkü enflasyonu kontrol altına almak için uygulanan talebi kısıcı politikalar bir taraftan işçinin memurun emeklinin reel gelirinin düşmesine neden olurken, diğer taraftan ekonomideki reel yavaşlama KOBİ’lerin, esnafın ciddi bir kriz içine girmesine yol açmıştır.
Bu çerçevede, OVP’de 2025-2028 dönemi büyüme hedefleri aşağı çekilmiştir. Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızının yüzde 5 olduğunu düşündüğümüzde büyüme hızındaki yavaşlama ekonomi açısından ciddi bir problem oluşturuyor. Buna ilaveten, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu olumsuz yurtiçi ve yurtdışı koşulların varlığında, derin bir güvensizlik ve yüksek faiz ortamında ve OVP’nin temel hedefi olan dezenflasyon süreci dikkate alındığında büyüme hızlarının öngörülenden de daha düşük seviyelerde gerçekleşmesi olası gözükmekte.
OVP hedeflerini On İkinci Kalkınma Planı hedefleri ile kıyasladığımızda gördüğümüz tablo, 2024-2028 dönemi için planda Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme hızının yüzde 5 olarak öngörüldüğü, OVP’lerde konulan hedefler gerçekleşse dahi 2024-2028 döneminde OVP’nin büyüme ortalamasının yüzde 3.9 ile potansiyelin altında kalacak olmasıdır. Kalkınma Planı ile OVP’lerin uyumsuzluğu enflasyon hedeflerinde de açıkça görülmektedir. Nitekim 2028 yılında enflasyon hedefi Kalkınma Planı’nda yüzde 4.7 olarak öngörülmüşken, OVP’de yüzde 8 olarak belirlenmiştir.
‘EKONOMİNİN İYİYE GİTMESİ BEKLENEMEZ’
- Hedeflerde sürekli değişiklik yapılması ekonomide işleyişi nasıl etkiliyor?
OVP’lerin ekonomideki karar alıcılara, yani hanehalklarına, şirketlere önümüzdeki dönemde Türkiye’de makro ekonomik büyüklüklerinin ne olacağı, bunları gerçekleştirmek için hangi politikaların uygulanacağı, hangi tedbirlerin alınacağına ilişkin bir çerçeve ve yol haritası çizmesi gerekiyor. Ancak hedeflerin sürekli olarak sapması, ekonomide yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilememesi ekonomideki öngörülebilirliği ortadan kaldırıyor. Bir ekonomide eğer güven ve istikrar ortamı sağlanamamışsa, öngörülebilirlik yoksa o ekonominin iyiye gitmesi ve hedeflerin gerçekleşmesi mümkün değil. Diğer taraftan ekonomik ortam sadece ekonomideki karar alıcıların verdikleri kararlarla ve arz ve talebe göre belirlenmiyor. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu siyasal ortam gittikçe demokrasiden uzaklaşılan, hukuk devletinin işlemediği, yargı bağımsızlığının ortadan kalktığı bir duruma işaret ediyor ki bu ortamda ekonominin iyiye gitmesini beklemek mümkün değil.
‘CARİ AÇIK HEDEFİ TUTMAZ’
- Programdaki cari denge hedefini nasıl buldunuz?
OVP’nin cari açık hedeflerini gerçekçi bulmadım. OVP’ye baktığımız zaman ekonomide yurtiçi talebe dayalı büyüme modelinin devam ettiği görülüyor. Özellikle özel sabit sermaye yatırımlarının artması öngörülüyor ki ülkemizin mevcut üretim ve ihracat yapısının aramalı ithalatına olan bağımlılığı düşünüldüğünde ithalatı yükseltici bir yönde etki yapar. Bu da aslında bugün OVP’deki cari açık hedeflerinin tutmayacağının en büyük göstergelerinden biridir.
Her ülke cari işlemler açığı verebilir. Ancak Türkiye ekonomisi büyümek için cari işlemler açığı vermek zorunda kalan ülkelerden biridir. Bu durum Türkiye ekonomisinin yapısal bir sorunudur ve yumuşak karnıdır. Çünkü bu modelde üretim dinamikleri ithal ara girdiye bağlanmıştır. Başka bir deyişle Türkiye büyümek için ithalat yapmak zorunda kalmaktadır. İhracat, ithalatı yakalayamadığından dış ticaret açığı oluşmakta, bu duruma da cari işlemler açığına yol açmaktadır. Bu çerçevede, cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinin yapısal bir problemi olup kısa dönemde değil, doğru politikalarla ve doğru tedbirle ancak orta-uzun vadede çözülebilecek bir problemdir.
Bu çerçevede, ekonomide özel tüketimin ve özel sabit sermaye yatırımlarının öncülük ettiği, kamu harcamalarının arttığı, yurt içi talebe dayalı bir büyüme yapısının öngörüldüğü 2026-2028 döneminde cari açığın hem tutar bazında hem de GSYH’ya oran olarak gerilemesi gerçekleştirilebilir olmaktan çok uzaktır. Diğer taraftan OVP’de 2028 yılında cari işlemler açığının 18.5 milyar dolar olarak öngörülmesi ile Kalkınma Planı’nda 2028’de cari işlemler açığının 2.8 milyar dolar olarak öngörülmesi arasındaki büyük çelişkiyi de not etmeliyiz.
‘SORGULANMASI GEREKEN KONU’
- Programdaki istihdam ve işsizlik verileri hakkındaki değerlendirmeniz nedir?
Burada çok açık ve net olan bir şey var. Geçen seneki OVP’yle bu yılki OVP arasında istihdam artışı açısından ciddi farklılıklar oluşmuş durumda. Bu yıl hazırlanan OVP ile 2025-2028 döneminde toplam istihdam sayıları aşağı doğru çekilmiş. 2026 yılında istihdam sayısı geçen yıl 34 milyon 98 bin kişi olarak öngörülmüştü. Bu yıl 33 milyon 336 bin kişiye geriledi. 2027 ve 2028 yıllarında da istihdam edilen kişi sayısının daha düşük seviyelerde belirlendiğini görmekteyiz.
Buna rağmen işsizlik oranları geçen yılki OVP’ye göre daha düşük seviyelerde öngörülmüş. Diğer taraftan işsizlik oranları gerilemiş gibi gözüküyor ama işsizlik oranlarının gerçek durumu yansıtmadığı kamuoyunda sıklıkla tartışılıyor. Nitekim atıl iş gücü diğer bir ifadeyle geniş tanımlı işsizlik oranına baktığımız zaman gerçek işsizlik oranının yüzde 8’ler seviyesinde değil, yüzde 30’lar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Yani aslında 3 milyon kişi değil, 13 milyon kişi işsiz. Bu durum bir taraftan ekonomideki büyüme hızının yavaşlamasının istihdam üzerindeki olumsuz etkisini, diğer taraftan da ekonomik büyümenin istihdam yaratma kapasitesinin gittikçe düştüğünü gösteriyor.
2028 yılında istihdam edilecek kişi sayısı OVP’de 35 milyon 130 bin olarak öngörülürken, Kalkınma Planı’nda 36 milyon 638 bin kişi olarak belirlenmişti. Aradaki farkın 1.5 milyon kişi olması ciddi biçimde sorgulanması gereken bir konudur.
2024-2028 dönemi açısından bakarsak, Kalkınma Planı’nda istihdam artışının 4 milyon 984 bin kişi olması yani yıllık ortalama 997 bin kişi artması hedeflenmiştir. OVP’ye göre ise istihdamın 2024-2028 döneminde 3 milyon 498 bin kişi, yıllık ortalamada ise 700 bin kişi olacağı öngörülmüştür.
‘GELİR DAĞILIMINI DAHA DA BOZACAK’
- Programda faiz giderleri ve bütçe açığında artış öngörülüyor, yorumunuz nedir?
Programa baktığınız zaman bütçe açığının arttığını görüyoruz. Geçen yıl hazırlanan OVP’de 2025 yılı bütçe açığı 1 trilyon 931 milyar lira olarak belirlenmişti. Bu yıl ise 2 trilyon 208 milyar lira olarak yukarıya doğru revize edildi. 2026 yılında ise 2 trilyon 61 milyar liradan 2 trilyon 713 milyar liraya yükselerek milli gelirin yüzde 3.5’i seviyesinde gerçekleşmesi öngörülmekte.
Bununla birlikte, vurgulanması gereken önemli bir husus, 2025 yılında Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin yükünün bütçede gözükmüyor olması. 2023 yılının Temmuz ayında Hazine’nin KKM sisteminden kaynaklanan kur zararları Merkez Bankası’na devredildiği için bütçede artık yer almıyor. KKM sistemi nedeniyle Merkez Bankası’nın 2023 ve 2024 yılında 1.5 trilyon lira zarar ettiğini hatırlayalım. Bu aslında hazine zararı ve normalde bütçe açığını artırması gerekirdi.
OVP’de faiz giderlerinde ciddi bir artış gözüküyor. Yurt dışından sermaye girişine yönelik olarak uygulanan yüksek faiz politikası kamunun borçlanmasını da ciddi anlamda artırıyor, bunun sonucunda da faiz giderleri yükseliyor. Nitekim faiz giderleri 2025 yılında 1 trilyon 950 milyar liradan 2 trilyon 53 milyar liraya yükseliyor. 2026 yılında ise daha hızlı bir artış eğilimi ile 2 trilyon 282 milyar liradan 2 trilyon 742 milyar liraya yükseldiğini görmekteyiz.
OVP’de vergi gelirlerinin 2026 yılında 2025 yılına göre yüzde 28 oranında artması öngörülüyor. Nitekim geçen yıl hazırlanan OVP’de 2026 yılı vergi gelirleri 13 trilyon 198 milyar lira olarak öngörülmüşken, bu yılki OVP’de 13 trilyon 783 milyar lira olarak yukarıya doğru revize edildi. Vergi gelirlerindeki bu yüksek oranlı artış önümüzdeki dönemde çok ciddi vergi artışlarının gündeme geleceğini gösteriyor ve Türkiye’nin mevcut vergi yapısında bunlar dolaylı vergi yani vatandaşın günlük hayatta kullandığı mallar üzerinden alınan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisinden kaynaklanacak. Bunun da mevcut gelir dağılımını daha da bozacağı açık.
‘KAMU KAYNAKLARI SATILIYOR’
- Programa göre, gelecek yıl özelleştirme gelirlerinde yüksek artış öngörülüyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Özelleştirme gelirlerindeki artışın gerçekçi olup olmadığı ve hükümetin bu yola neden ihtiyaç duyduğunu tartışmak gerekiyor. Geçen sene hazırlanan OVP’de 2026 ve 2027 yılları için öngörülen özelleştirme gelirleri 30 milyar liraydı. Şimdi ise 2026’da 185 milyar lira, 2027’de de 70 milyar liralık özelleştirme geliri hedefi konulmuş. Konu OVP’de ‘Özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve yeni alınacak âtıl kamu varlıkları kamu kurumlarının ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde şeffaf, rekabetçi ve açık ihaleler yoluyla milli ekonomiye kazandırılacaktır’ ifadesi ile yer alıyor. Bu aslında şunu gösteriyor. Ciddi anlamda bir vergi reformu yaparak gelirlerini arttıramayan, kamu özel işbirliği modeli ile bütçeye ciddi bir yük getiren, borçlanmanın gittikçe arttığı ve iç borç faizlerinin anapara ödemelerini kat kat geçtiği bir konjonktürde hükümetin değişik formüller ortaya koyarak özelleştirme gelirini arttırmaya ve bütçe açığını daraltmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Maliye literatüründeki en önemli konularından biri kuşaklar arası bütçeleme yaklaşımıdır. Bugün yaptığımız bütçelerin, özelleştirmelerin, borçlanmaların gelecek kuşaklara olan etkisini inceler. Özelleştirmeler yaparak elde ettiğimiz gelirleri gelir olarak bütçeye yazıyoruz. Ama bu arada varlıklarımız kayboluyor. Gelecek kuşakların kullanacağı kamu kaynaklarını satıyoruz. Özelleştirme uygulamalarının böyle bir çerçevede değerlendirilmesine ihtiyaç var.
‘EN BÜYÜK BÖLÜŞÜM ŞOKU’
- Ekonominin içinde bulunduğu duruma ve OVP’ye dair eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?
AKP 23 yıldır iktidarda ve bu 23 yılda 5 kalkınma planı ve 21 OVP hazırlanmış, fakat ekonominin yapısal problemleri çözülmemiş aksine ağırlaşmış. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu kriz var olan yapısal problemlerin üstüne uygulanan yanlış politikaların bir ürünü. Cumhurbaşkanının 2021 yılının eylül ayında gündeme getirdiği ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezinin bugün Türkiye’yi getirdiği yer içinde bulunduğumuz derin ekonomik krizdir.
Bugün Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük bölüşüm şoklarından birini yaşıyor. Gelir dağılımının gittikçe bozulduğu, yoksulluğun hem arttığı hem de derinleştiği bir sürecin içindeyiz. Asgari ücretin açlık sınırının dahi altında olduğu, en düşük emekli aylığıyla geçinmenin mümkün olmadığı, işçi, memur, emekli maaşlarının yoksulluk sınırının altında olduğu bir dönem bu. Bunun sonucunda da zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul olduğu bir dönem yaşanıyor. Reel kesim ciddi bir durgunluk içinde. Sanayi üretimi azalıyor. Kapasite kullanım oranları düşüyor. Konkordato ilan eden şirket sayısı hızla artıyor.
Sonuç itibarıyla hazırlanan Kalkınma Planları, OVP’ler, bütçeler iktidarın siyasi tercihlerini gösteriyor. Yoksulluk asla kader değil, bugün mevcut siyasi iktidarın bilinçli uyguladığı politikaların bir sonucu.
Özet olarak söylersek OVP Türkiye’nin geleceğine yön verecek, ekonomideki karar alıcılara bir vizyon, bir perspektif ortaya koyacak bir program değil. CHP olarak bu konuda hem Türkiye ekonomisini yeniden yatırıma, üretime dayalı bir ekonomik modele kavuşturmak, hem de gelir dağılımını düzeltmek ve yoksulluğu ortadan kaldırmak temel önceliğimizdir. Aynı zamanda sosyal devleti yeniden inşa ederek eğitimden, sağlığa, sosyal güvenliğe temel kamu hizmetlerini en iyi ve etkin bir biçimde sağlamayı hedefliyoruz. Tabi en önemlisi de bu amaç ve hedeflerin demokrasi içinde, hukuk devleti temelinde gerçekleştirilmesi olacak
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
# | TAKIM | O | G | B | M | A | Y | AV | P |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Galatasaray | 5 | 5 | 0 | 0 | 15 | 1 | 14 | 15 |
2 | Trabzonspor | 4 | 3 | 1 | 0 | 4 | 1 | 3 | 10 |
3 | Hesap.com Antalyaspor | 5 | 3 | 0 | 2 | 6 | 5 | 1 | 9 |
4 | Göztepe | 4 | 2 | 2 | 0 | 6 | 1 | 5 | 8 |
5 | Tümosan Konyaspor | 3 | 2 | 1 | 0 | 8 | 2 | 6 | 7 |
6 | Fenerbahçe | 3 | 2 | 1 | 0 | 6 | 2 | 4 | 7 |
7 | Samsunspor | 4 | 2 | 1 | 1 | 5 | 4 | 1 | 7 |
8 | Gaziantep FK | 4 | 2 | 0 | 2 | 5 | 9 | -4 | 6 |
9 | Corendon Alanyaspor | 3 | 1 | 1 | 1 | 3 | 2 | 1 | 4 |
10 | ikas Eyüpspor | 5 | 1 | 1 | 3 | 4 | 9 | -5 | 4 |
11 | Beşiktaş | 2 | 1 | 0 | 1 | 2 | 3 | -1 | 3 |
12 | Kasımpaşa | 4 | 1 | 0 | 3 | 4 | 6 | -2 | 3 |
13 | Mısırlı.com.tr Fatih Karagümrük | 4 | 1 | 0 | 3 | 2 | 7 | -5 | 3 |
14 | Rams Başakşehir | 2 | 0 | 2 | 0 | 1 | 1 | 0 | 2 |
15 | Zecorner Kayserispor | 3 | 0 | 2 | 1 | 2 | 6 | -4 | 2 |
16 | Kocaelispor | 4 | 0 | 1 | 3 | 2 | 6 | -4 | 1 |
17 | Çaykur Rizespor | 3 | 0 | 1 | 2 | 1 | 6 | -5 | 1 |
18 | Gençlerbirliği | 4 | 0 | 0 | 4 | 3 | 8 | -5 | 0 |
19 |